Ömer Hayyam Şiirleri, Ömer Hayyam’ın nefes kesen siir sözleri


Ömer Hayyam Şiirleri, Ömer Hayyam’ın nefes kesen siir sözleri

Ünlü Şiir Ömer Hayyam geride birçok değerli eser bırakmıştır. Bu içeriğimizde Ömer Hayyam şiirlerini derledik. İşte Ömer Hayyam’ın en güzel ve kısa aşk şiirleri, ve nefes kesen siir sözleri.

Ömer Hayyam Şiirleri – Ömer Hayyam’ın En Özlü 33 Şiiri

Geldimse bu dünyaya ne bulmuş dünya?

Gitsem de eğer kıymeti eksilmez ya !

Bir kimse çıkıp da anlatıp söylemedi

Gelmekte ve gitmekteki hikmet ne ola?

Neyi tutsam para etmez; ayılmaz değilim ki!

Yaşamın en sonu hiçtir; yıkılmaz değilim ki!

Bin pırıltıyla tutuşsam da, yansam da sönüş var ;

Say, kadehtim Cem elinde; kırılmaz değilim ki!

Dal goncayı bir sabah açılmış buldu ,

Gül melteme bir masal deyip savruldu

Dünyada vefasızlığa bak; on günde

Bir gül yetişip, açıp, solup kayboldu.

Sen acırken bana, hiç bir günahımdan korkmam

Benle oldukça; yokuş, engebe, yoldan korkmam

Beni ak yüzle diriltirsin a Tanrım, bilirim;

Defterim dolsa da suçlarla, siyahtan korkmam.

Tenden çıkagörsün hele bir kez canımız ,

Tuğlayla kapar üstümüzü, dostlarımız .

Bir başkasının kabrini örtsün diyerek

Bir günde bizim, tuğla olur toprağımız .

Geçmiş günü beyhude yere yad etme

Bir gelmemiş an için de feryat etme

Geçmiş gelecek masal bunlar hep

Eğlenmene bak ömrünü berbat etme.

Yoğrulurken çamurum, sence de belliydi özüm,

Ne günah işleyeceksem, biliyordun onu tüm.

Yargın olmazsa eğer, işleyemez kimse suç ;

Neden öyleyse kıyamette yakarsın a gözüm

Niceleri geldi, neler istediler,

Sonunda dünyayı bırakıp gittiler.

Sen hiç gitmeyecek gibisin değil mi?

O gidenler de hep senin gibiydiler !

Bir bilim kalmadı evrende, benim bilmediğim.

Sana değgin nice bin sırrı çözüp silkeledim.

Yaşadım yetmişi aşkın yılı, en sonra gelip,

Daha hiç birşeyi öğrenmemişim; öğrendim.

Sarhoş ve sevenler yanacakmış, hadi boşver ;

Sanmam ki bu söz doğru, bırak söylesin eller

Sarhoşları, aşıkları Tanrım yakacaksa,

Cennet için avcum kadar ayrılmalı bir yer

Bıktım bu gönülden, bıktım usandım.

Feryat ederim, candan yaralandım,

Ben olmamışım, yahut da varım, bir !

Bilmem ki neden dünyaya atıldım?

Dolmakta ömrümüz evlat, içelim !

Kılmaz ölüm bize imdat, içelim !

Bir gün büker belimiz, kahpe felek,

Vermez su içmeye fırsat, içelim

Dünyada ne var, kendine dert eyleyecek

Bir gün gelecek ki can bedenden gidecek

Zümrüt çayır üstünde, sefa sür iki gün ...

Zira senin üstünde de otlar bitecek.

Ben, gönlü temiz insana kurban olayım

Gezsin başım üstünde benim, hoş tutayım

Ham insanı al karşına, söylet azıcık,

Dön, sonra cehennem ne imiş, gel sorayım

Bir rahat yer bulabilseydik a dostlar, ne olur?

Başka bir yön tutabilseydi bu yollar, ne olur?

Ne olur, toprağın altından asırlar sonra

Yeniden bitse idik, ot gibi tekrar ne olur?

Nem var, ya da nem yok diye, niçin üzgün,

Ömrün ne zaman mutlanacak? Boş bu düşün!

Sağlıkla bugün çektiğimiz soluğu,

Yarın geri vermek olağan şey mi, düşün.

Taze, yakut dudağın nerde, hani?

Cana candır şarabın nerde, hani?

İçki, İslamda haram...İçmene bak;

Müslüman bul, bakalım nerde, hani?

Gören göze güzel, çirkin hepsi bir;

Aşıklara cennet, cehennem, hepsi bir;

Ermiş ha çul giymiş, ha atlas;

Yün yastık, taş yastık, seven başa hepsi bir.

Bu yolun hoş bir yerinde durabilseydik;

Ya da bu yolun ucunu görebilseydik:

O umut da yok bu umut da; hiç değilse

Otlar gibi kesilip yeniden sürebilseydik.

Tertemiz geldik yokluktan kirlendik;

Sevinçle geldik dünyaya, dertlendik.

Ağladık, sızladık, yandık, yakındık:

Yele verdik ömrü, toz olup gittik.

Dostunu erkekçe seven kişi

Pervane gibi özler ateşi:

Sevip de yanmaktan kaçanların

Masal anlatmaktır bütün işi.

Sen bu dünyanın sırlarına eremezsin;

Erenlerin dilini de söktüremezsin;

İyisi mi iç şarabı, cennet et bu dünyayı:

Öbür cennete ya girer, ya giremezsin.

Biz de çocuktuk, bir şeyler öğrendik;

Bildiklerimizle övündük, eğlendik.

Şu oldu, bu oldu da ne oldu sonra?

Bir bulut gibi geldik, yel gibi geçtik.

Ömrümüzden bir gün daha geldi geçti;

Derede akan su, ovada esen yel gibi.

İki gün var ki dünyada, bence ha var ha yok:

Daha gelmemiş gün bir, geçmiş gün iki.

Dert içinde sevinci bul da yaşa;

Haksız düzende haklı ol da yaşa;

Sonu nasıl olsa yokluk dünyanın,

Varından yoğundan kurtul da yaşa.

Dün özledim de seni coştum birden bire;

Çıktım senin yerin dedikleri göklere.

Bir ses yükseldi ta yukarıda, yıldızlardan:

Gafil, dedi; bizde sandığın Tanrı sende!

Her gün tövbe eder bozarız biz;

Şanı şerefi de boşarız biz;

Kusur işlersek ayıplamayın:

Sarhoş doğduk, sarhoş yaşarız biz.

Sevenlerinden yer yok ben garibe;

Derdine düşenlerle başım dertte;

Sarmışlar seni kum bulutu gibi

Gül yüzünden ışık mı düşer bize.

Kader defterimi yeniden yazabilseydim

Kendime gönlümce bir hayat seçerdim;

Bütün dertleri siler atardım dünyamızdan

Sevinçten göklere uçardı düşüncelerim.

Senden benden önce de vardı bu gün bu gece

Felek dönüp durmadaydı hep bu gördüğünce

Usulca bas toprağa, çünkü bastığın yer

Bir güzelin gözbebeğiydi beş on yıl önce

Yaşamanı akla uydurman gerekir,

Ama bilmezsin akla uygun olan nedir;

Bereket eli çabuktur Zaman Usta' nın,

Başına vura vura sana da öğretir.

Gönlünce de dönse, bu dünyanın sonu ne?

Okunup bitse de ömür destanının, sonu ne?

Yüz yıl dilediğince yaşadın diyelim,

Bir yüz yıl daha yaşasaydın, sonu ne?