Şairlerin Sonbahar Şiirleri, resimli, anlamlı Damar sözleri


Şairlerin Sonbahar Şiirleri, resimli, anlamlı Damar sözleri

Ünlü Şairlerden Unutulmaz Duygusal Sonbahar Eylül Şiirleri

Sonbahar Yağmurunu Sararan Yaprakların Şiirleri neler?

Sonbahara Adlı Şiirler, Sonbahar, Eylül, Yağmur ile İlgili Şiirler, Sonbahar Ayrılık, Hüzün Şiirleri hangileri?

Sonbahar Hakkında Şiirler üzerine sizlere faydalı bir içerik hazırladık.



İşte En Güzel Anlamlı Ünlü Sonbahar Şiirleri sizlerle;


Attila İlhan, Adım Sonbahar

Altın rengi gözleri yanan bir semaverdi

Ilık bir çay kokusu akardı saçlarından.

Yanmanın lezzetini onda hissettiğim bir an

Ve yazın sevgisini bana önce o verdi.

Yaz gibi iri olgun meyveleri severdi,

Bir çocuk gibi şendi ve gülerdi her zaman

Bir mevsim gözlerinden içime doldu cihan

Ve güzel yaz günleri ne çabuk geçiverdi.

Artık donuk bir cam var mavi gökler yerinde.

Güneşi benden çalan o sıcak bakışlardır,

Ve yazı o götürdü mutlak beraberinde.

En güzel rüyaların bile bir sonu vardır:

Bir bahar rüzgârından alarak bir sabah hız

Mevsimlerin ömrünü yaşamıştı aşkımız.

Onu şimdi kaybettim ve şimdi sonbahardır.

Cemal Süreya, Eylül’dü

Durgun havuzları işlesin bırak

Yaprakların güneş ve ölüm rengi,

Sen kalbini dinle, ufkuna bak.

Düşünme mevsimi inleten rengi

Elemdir mest etsin ruhunu

Eser rüzgarların durgun ahengi.

Yan yana sessizce mevsimle keder

Hicrana aldanmış kalbimde gezin

Esen rüzgarlara sen kendini ver.

Yahya Kemal Beyatlı, Sonbahar

Eylül’dü.

Dalından kopan yaprakların

Sararan yanlarına yazdım adını

Sahte bir gülüşten ibarettin oysa.

Ve hiç bilmedin ellerimin soğuğunu.

Eylül’dü.

Di’li geçmiş bir zamandı yaşadığımız

Adımlarımızın kısalığı bundandı

Bundandı gözlerimin durgunluğu.

Sarı sıcak cümlelerde sözün kadar yalan,

Ellerin kadar ıssız,

Sen kadar zamansız molalar veriyordum

Ve çocuksu bir bencillikti hüznümüz.

Eylül’dü.

İzlerini çizdiği zaman ansızın gidişin,

Şimdi yoktu bi anlamı suskunluğun.

Çırılçıplak kalakaldım sessizliğinin orta yerinde.

Sonra sesime yankı vermeyen uçurumlar kıyısında yürüdüm bir zaman

En çok sesini aradım.

Gözlerinse asılı bıraktığın yerdeydiler hâlâ.

Gözlerini sildi zaman..

Dedim ya… Eylül’dü.

Savruluşu bundandı kimsesizliğimizin

Ataol Behramoğlu, Eylül Sabahının Serinliği

Fânî ömür biter, bir uzun sonbahâr olur.

Yaprak, çiçek ve kuş dağılır, târümâr olur.

Mevsim boyunca kendini hissettirir vedâ;

Artık bu dağdağayla uğuldar deniz ve dağ.

Yazdan kalan ne varsa olurken haşır neşir;

Günler hazinleşir, geceler uhrevîleşir;

Teşrinlerin bu hüznü geçer tâ iliklere.

Anlar ki yolcu, yol görünür serviliklere.

Dünyânın ufku, gözlere gittikçe târ olur,

Her gün sürüklenip yaşamak rûha bâr olur.

İnsan duyar yerin dile gelmiş sükûtunu;

Bir başka mûsıkîye geçiş farzeder bunu;

Teslîm olunca va’desi gelmiş zevâline,

Benzer cihâna gelmeden evvelki hâline.

Yaprak nasıl düşerse akıp kaybolan suya,

Ruh öyle yollanır uyanılmaz bir uykuya,

Duymaz bu ânda taş gibi kalbinde bir sızı:

Farketmez anne toprak ölüm mâceramızı

Oktay Rifat, Sonbaharda Buluşma

Gözlerimde bir yağmurlu gün başlar;

Vakit ikindidir Eyüp sırtlarında

Bulutlar vardır, pembeden, beyazdan

Mevsim sonbahardır sessiz ve taze.

Nemli otlar, çekirgeler, solgun yüzün

Bir gülüş, bir mahzun bukle saçlarında

Bir eski çiçeği andırırsın yazdan.

Ve bir şarkı başlar kahvelerin birinde

Bizi ömrümüzden alır götürür,

Bir şarkı, faslı hicazdan.

Vapurlar gelir geçer Haliç’ten.

Sonra yağmur hafifler, Elâgözlüm

Sonra yağmur hafifler,

Sonra hisarlar, yollar, ikimiz

Sonra…

Hasret bir şey değil, Elâgözlüm

Ömrümüz böyle olmamalıydı

Hep aşkta durmalıydı çağımız.

Sevdayı mısra mısra değil

Ömrümle yaşamalıydım.

Sonra, sonra gene böyle olmalıydı

Tadına varmadan çiçeklerin

Şehirde bir sen, bir de ben, yalınız.

Yeşil yaprak, alaca gölge, düşen yıldız

Bir gün en büyüğü karşısında gerçeklerin

Maceramız yarıda kalmalıydı

Hilmi Yavuz, Veda

Parmakların ucuyla arkaya attığın

saçlarının sonbaharına düştüm

elimi tut, yalnızlığımı okşa

gözünün izi kalsın gözümde…

Aynada ki sûretine sar beni

Gamzen açan kır çiçeği

üzerinde idi acılarım

sen rengini kokladın

ben kokusunun rengini

Sonbahar akşamına sar beni

Seni hangi ömrümle sevdiğimi

bir güz yağmurları bildi

bir de saçlarına düşen sonbahar

kahve falına resmini kim çizdi?

Üşüdüm yağmuruna sar beni

Hasretime vaha, çölüme serap ol

kendine başka anlam bulsun intihar

son istasyonda beklerken ömrüm

seni sevdim, ne söylesem, hepsi inkâr

Giderken, elvedana sar beni