31.01.2021 15:14
|
Okunma Sayisi 649 Defa
|
|
Mesaj sayisi : 379 Giris sayisi : 2844
Konu puani : 0 Toplam P : 107
Konuya Puan ver
uye bilgileri
|
- İşte boğularak öldürülen şairlerimizden birisi : Nef'î...
- Nef’î, 17.yüzyıl Osmanlı şairlerinden.
- Divan Edebiyatı şiir türlerinden olan Kaside’ nin piri sayılır.
- Kendi zamanında ve kendinden sonraki yüzyıllarda kaside yazan bütün şairlere etki etmiştir.
- Divan Edebiyatımızın Fuzulî, Bâkî, Nedim,
- Şeyh Galip diye devam eden altın zincirinin, önemli bir halkasıdır.
- Ölümüne kadar Osmanlı Sarayına ve bilhassa Padişahlık makamına da yakın yaşamış olan şair,
- 4 ayrı padişah döneminde hayatını sürdürmüş ki bunlar Bahtî mahlaslı
- 1.Ahmet, Farisî mahlaslı
- 2. Osman ve Muradî mahlaslı
- 4. Murat’tı ve şair padişahlardı...
- Bu üç şair padişah döneminden başka,
- hakkında ve dönemine ait hiçbir şiir kaleme almadığı
- 1. Mustafa dönemi’de O’nun yaşadığı dönemleri kapsar.
- Övgülere ve hediyelere gark edildiği,
- edebî şöhretinin en yüksek derecesine ulaştığı devir
- 4. Murad dönemidir. Fakat taşlamacı dili
- sebebiyle, sürgün yediği, kıyıma uğradığı, azledildiği,
- musibete ve eziyete uğradığı devir de gene 4.Murad dönemidir.
- Padişahtan övgü üstüne övgü aldığı bir zaman diliminde,
- günlerden bir gün aynı Padişah’a bundan böyle,
- kimseye hicviye yazmayacağına söz vermek durumunda kalmıştır.
- Evet, Osmanlı padişahı 4.Murad, kendisi de' şiir'le uğraştığı için şairleri,
- bilginleri ve sanatkârları koruyan zeki bir padişahtır.
- Nef'i'nin kasidelerini ve Sihamı Kazasındaki hicviyelerini beğeniyordu.
- Edebiyat tarihinde şair bir padişahtan şiirle övgüler alan yegâne şairdir diyebiliriz.
- Padişah’ın övgüsü şöyle :
- “Gelin insaf idelüm, fark idelüm mikdârı Şairüz biz de diyü laf ü güzâfı koyalum.
- İdelüm bî-meze söz söylemeden istiğfâr Dâmen-i Nef’î-i pâkize edayı tutalum.
- Biz kelâm nâkiliyüz nerde o sahib-i güftâr? Ona teslim idelüm emrine münkâd olalum.” *
- 1572 yılında Erzurum'un Hasankale ilçesinde doğdu.
- Asıl adı Ömer... Erzurum, âşıklar ve ozanlar diyarı olan bir Anadolu şehridir.
- Bundan dolayı devrin kaynakları Nef'i'den “Erzenü'r-Rumî” diye söz ederler.
- Dedesi Mirzâ Ali Paşa’dır. Babası Kars-Micingird sancak beylerinden Sipahi Mehmed Bey’dir.
- Küçük yaşlardan itibaren güçlü bir eğitim gören şair,
- ilk öğrenimini Hasankale'de yapmış,
- sonra Erzurum'a gelerek öğrenimini devam ettirmiştir.
- Arapça ve Farsça öğrenmiş, genç yaşında şiir yazmaya da başlamıştır.
- İlk mahlası, zararlı anlamına gelen ( “Zararî “)”Darrî”.
- O tarihlerde Erzurum defterdarı olan Gelibolulu Müverrih Ali, şairin şiirlerini görmüş,
- beğenmiş ve bu genç şaire, zararlı-Zararî mahlasının aksine Nef'i "nafi, yararlı" mahlasını vermiştir.
- Padişah 1. Ahmet zamanında İstanbul’a geldi ve orada tam 30 yıl, öldürüldüğü ana kadar yaşadı.
- Saraya yakınlığı şaire devlet kapısında iş bulmasını sağlamış ve farklı memurluklarda görev yapmıştır.
- Saray ve Padişah tarafından çok beğenilen şair,
- o dönemde yaşayan şairler Kaf-zâde, Fâizî, Nev’i-zâde, Hâtâyî, Gâni-zâde, Nadirî,
- Veysî ve Riyâzî gibi çoğu yüksek mevkilerde bulunan devrinin şairleri tarafından hiç sevilmiyordu.
- Çünkü, şiirlerinin fahriyelerinde kendisini zirvede, ulaşılmaz,
- rakipsiz, tek olarak övüyor ve kendisini ulaşılmaz bir dehası olan söz sultanı olarak görüyor,
- rakiplerini de aşağılıyordu. Sadece şairler değil, dönemin diğer idarecileri,
- âlimleri bile Nef’î nin kırbaç gibi şaklayan korkusuz dilinden,
- çekinmişler ve o yüzden de onu hiçbir şekilde sevmemişlerdir.
- Hayatta iken, şairlik yönü, şiirleri takdir edilmiş, şöhrete ulaşmış,
- ancak sivri dili ve hicviyeci kalemi sebebiyle etrafında kendisine düşman bir çember yerleştirmiştir.
- Hicviye öyle bir taş yığınıdır ki, kendisini kaleme alan şairinin bile kafasında patlar.
- Hiciv şairi olmak ayrı bir maharet ve ayrı bir yürek sahibi olmayı gerektirir.
- Dili ve edebî sanatları muhteşem bir şekilde kullanmasını bilmeyen,
- hicviyeci kendi attığı taş altında kendisi kalabilir.
- Öldürülen şairler ve ozanların geneline bakacak olursanız,
- hepsinin de dil ve edebî sanatlarda çok ileri derecede usta olduklarını göreceksiniz.
- Nef'î yazdığı hicivlerle dönemin birçok isminin nefretini ve öfkesini üstüne çekti.
- Dönemin müftüsü Nef'i yi öven ancak içerisinde Nef'i ye kâfir diyen bir beyit söylemiştir.
- “Şimdi hayli sühanveran içre, Nef'i mâ'nendi var mı bir şair,
- Sözleri Seb'a-i Muallakadır,
- İmre-ül Kays kendidür kâfir.” Nef'i de buna karşılık olarak;
- “Müftü efendi bize kâfir demiş Tutalım ben O'na
- diyem müselman Lâkin varıldıktan ruz-ı mahşere İkimiz de çıkarız orda yalan”
- diyerek seslenmiştir.Yine bir başka dörtlüğünde kendisine kelp (köpek) diyen Tahir Efendi'ye karşılık verir;
- Der ki : “Tahir Efendi bana kelp demiş İltifadı bu sözde zahirdir,
- Maliki mezhebim benim zira İtikadımca kelp tahirdir”
- Yine de uzunca bir süre Padişah IV. Murat tarafından korundu,
- daha sonraları Padişah kendisinden hiciv yazmamasını istedi.
- Padişah'a bu konuda söz verse de, kalemini durduramayıp Vezir Bayram Paşa hakkında bir hicviye kaleme aldı.
- Çarşıda, pazarda halk arasında bu hicviye dilden dile dolaşmaya başlayınca Vezir Bayram Paşa,
- itibarının zedelendiğini Padişah’a ileterek şairin katli için yalvararak izin istemiştir.
- Padişah, hiciv yazmayacağına dair söz vermesine rağmen sözünde duramayan şairin katli için Vezirine izin vermiştir.
- Nef’î, 1635 yılında, Çavuşbaşı Boynu Eğri tarafından 26 Ocak 1635 tarihinde,
- hicivci dili sebebiyle, sarayın odunluğunda kementle boğularak öldürüldü.
- Cesedi İstanbul Boğazı’ndan denize atıldı. Kimi tarihçiler,
- O’nun ölümüne sebep olan hicviyesini vezir Bayram Paşa’ya değil de,
- adeta dostu olan Padişah’a yazdığını ve o yüzden öldürüldüğünü not düşerler.
- Nef’î, Siham-ı Kaza isimli eserinde:
- Kıt’a ve terkibi bend ile önce babasından başlayarak Gürcü Mehmet Paşa,
- kemankeş Ali Paşa, ekmekçizâde Ahmet Paşa,
- Veysî, Nev-i zâde Atâyî, Kafzâde, Faizî',
- Urus-zâde, Baki Paşa, Fırsatî; Bahşî, Mantıkî,
- Gani-zâde. Nadirî, Riyazî, Azmi-zâde Haletî,
- Halil paşa gibi pek çok kişiyi hicvetmiştir.
- Naima’nın tarihinden :
- Bir gün padişah Nef’i’nin “Sihamı Kaza” adlı hiciv mecmuasını okurken fırtına çıkmış,
- ve sarayın civarına bir yıldırım düşmüş.
- Bunu uğursuz sayan Sultan, mecmuayı yırtıp attıktan sonra,
- Nef’i’ye bundan sonra hiciv söylememesi için emretmiş.
- Nef’i güya bu yıldırım hadisesinden sonra padişahın gözünden düşmüştü.
- Hattâ onu çekemeyen meslektaşlarından bir şair bu münasebetle:
- “Gökten nazire indi Sihamı Kazasına Nef’i dilile uğradı Hakk’ın belâsına” beytini söylemiştir.
- * Kendine güven ve cesaret...
- İşte bu ikisi arasından yola çıkar katledilen şairler ve ozanlar.
- Nef’î de aynı noktadan yola çıkmıştır.
- Padişah’a yakınlığı dahi,
- padişah fermanı ve özel ricası bile onun kalemini susturmaya
- Gazellerinde ise, mübalâğa yerine,
- aşikâne ve tasavvufî derinlikli ince ve zarif bir söylem tercih etmiştir.
- Sebk-i Hindi tesiriyle zincirleme Farsça terkipler,
- kullanmasına rağmen söylemlerinde açık ve anlaşılır bir ifade kullanmıştır.
- Baki gibi ilmiye sınıfından değil, kâtipler zümresindendi.
- Memuriyette yüksek makamlar görmemişti.
- Hicivleri yüzünden ara sıra azledilmiş,
- sonra tekrar göreve dönmüştü.
- Bir seferinde Edirne ye sürülmüş,
- tekrar İstanbul’a vergi memuru (Cizre) olarak dönmüştür.
- * Şiir böyledir işte. Ne makam dinler, ne zaman...
- Girdiğinde insan yüreğinde, çeldiğinde akıl denen ışığın yönünü gönül dehlizlerine,
- mantığı bile yok eder. Sarar, sarmalar ruhuna şairini ve paramparça eder, duman eder,
- yedi kat göğe çıkarır veya yedi kat yerin dibine sokar.
- Kelâm marka silahıyla atomdan ağır kurşunlar sıkar,
- sıktırır şiir. Yakar, yıkar;
- ya yüreğe şekil verir ya yüreğin şeklini alır.
- şairin vah ki haline... Pervasız, hırçın, atak, mağrur,
- cesur ve mücadeleci bir çizgide yürütür şairi...
- İdam sehpasına, kılıca, ölüme kadar sürükler...
- Zalim- acımasız ve despot idarelerin vezirleri var oldukça,
- şiirin Nef’îleri de hep var olacaklardır.
- * Tevfik Fikret Nef’i için; Öyle bir nehr-i muazzam gibi cuş etmişsin,
- Fakat, eyvah! Çorak yerde akıp gitmişsin.
- Sana bir başka zemin, başka zaman lâzımdı,
- Sana bir alem-i lâhut, nişan lâzımdı. Demiştir.
- * Nef’i bugün Türk Sanat müziği olarak okunan bir şiirinde diyor ki :
- Tûtî-i mu'cize-gûyem ne desem lâf değil Çerh ile söyleşemem âyînesi sâf değil.
- Ehl-i dildir diyemem sînesi sâf olmayana Ehl-i dil birbirini bilmemek insâf değil.
- Yine endîşe bilir kadr-i dürr-i güftârım Rüzigâr ise denî dehr ise sarrâf değil.
- Girdi miftâh-ı der-i genc-i ma'ânî elime Âleme bezl-i güher eylesem itlâf değil.
- Levh-i mahfûz-ı suhandir dil-i pâk-i Nef'î Tâb'-ı yârân gibi dükkânçe-i sahhâf değil
- Gazel
- Ağyâre nigâh etmediğin nâz sanırdım
- Çok lutf imiş ol âşıka ben az sanırdım
- Gamzen dili rüsvâ-yı cihân eyledi
- Billâh ben ol âfeti hem-râz sanırdım
- Seyr eylemesem âyînede aks-i cemâlin
- Hüsn ile seni meh gibi mümtâz sanırdım
- Ma'mûr idügin bilmez idim böyle harâbât
- Mestâneleri hâne-ber-endâz sanırdım
- Sihr etdiğini senden işitdim yine
- Nef'î Yoksa sözünü hep senin i'câz sanırdım.
- * SON SÖZ : EY NEF’Î (Gülce-Üçgen) Yerle yeksan hak,
- hukuk ve adalet Emrindeymiş bölücünün her alet Ne kadar ararsan ara,
- nihayet Bulamazdın haysiyeti, şerefi Yaşasaydın bu devirde ey Nef’î ! Çözülürdü hile,
- üç beş arşında Kelam, kurşundan ağırdı.
- çarşında Korkusundan titrer idi karşında Duramazdı,
- yolsuzluğun son şefi.
- Yaşasaydın bu devirde ey Nef’î
- Nice Bayram Paşa var ki mühür var ellerinde Gemicikler
- geçiyor boğazın seherinde Dağlarım kor ateş,
- şehirlerimde yangın..
- Açılım diye diye tümden açıldık Kırk parçaya bölündük de saçıldık,
- Korkusuzlar şairi sen, nerdesin?
- Yankılansın bize doğru sesin
- İstanbul Boğazı’ mı nere? De bilelim son adresin ?
- Eğri, doğru birbiriyle karışık Sermayeyle esrarkeşler barışık Zindan rahat,
- caddeler hep sıkışık Görür idin
- Silivri’de gergefi Yaşasaydın bu devirde ey Nef’î Nice Bayram paşa var ki,
- ellerinde mühürler Bu millete dudak büker, eser, yağar,
- gürler Çık gel göğsünden Divan Edebiyatının Acılaştı şarkı,
- zehroldu türküler... Korkusuzlar şairi sen, nerdesin?
- Yankılansın bize doğru sesin Halâ Dördüncü Murat’ mıdır,
- De bilelim son adresin ? Planları işliyor inceden ince
- Saplanır sırtıma kanlı bir pençe,
- Bölünürken aziz vatan haince Şerefsizler çalardı,
- yorgun tefi Yaşasaydın bu devirde ey Nef’î !
|
|
Sende Oy ver : 0-Kisi:Puani : 0
|
|
|
|
|
<
|
Bunlarda Belki ilginizi Cekebilir Tikla. |
Acan |
Forum istatistikleri |
|
|
Forumdaki 18 Kategoride 58 Forum var, Bu forumlara acilan 487 Konuya 553 Cevap yazildi..
üye : Misafir : 440 Toplam : 440 Rekor :
|
| Aktif uyeler
Genel Sorumlu - Yonetici - Forum Yoneticisi - Editor - VIP uye
| |
iyiki Dogdunuz Nice yillara..
|
Site: 2,02 Yuklendi.
| |