Nazim Hikmet Ran Mavi Gözlü Dev vefatinin 57ci yilinda aniliyor
2020-06-06T18:10:38 ♥ Güncelleme ♥ Tarihi
Dünyaca ünlü sair Nazim Hikmet Ran, vefatinin 57. yilinda aniliyor.
Sair Nazim Hikmet Ran mezari basinda anildi. dünyaca ünlü sair Nazim Hikmet Ran, vefatinin 57. yilinda aniliyor.
Türk edebiyatinin önde gelen isimlerinden Nazim Hikmet Ran, 20 Kasim 1901'de Selanik'te dogdu. Dogum tarihi nüfusa 1902 olarak kaydedilen sairin asil adi Mehmet Nazim olsa da edebiyat tarihinde "Nazim Hikmet" adiyla tanindi. sair, Ran soyadini ise sonradan aldi.
Dedesi Nazim Pasa'nin etkisiyle siirler yazmaya baslayan usta kalem, yasaminin ilk yillarini ve siire baslama hikayesini, yaptigi bir açiklamada söyle anlatmisti:
"Ben 1902 yilinda, 20 Ocak'ta Selanik'te dogdum. Dedem valiydi, siirle ilgilenirdi. Annem ressamdi, birkaç yabanci dil bilirdi. Babam önce elçilik, daha sonra üst düzey memurluk yapti. İlk siirimi 13 yasindayken yazdim. Bir yangini anlatiyordu. Ailem benim harika bir çocuk olduguma karar vermis ve siir yazmami telkin etmeye baslamisti. 15 yasinda bahriye okuluna verdiler. Deniz subayi yapmak istiyorlardi beni. Okudugum sinif ikiye ayrilmisti. Bir kismi sporla, digeri siirle ugrasiyordu. Ben sairler tarafina düstüm. Okulda bize tarih ve edebiyat derslerini ünlü Türk sairi Yahya Kemal veriyordu. Kedimi anlatan bir siir yazmistim. Yahya Kemal, siirimi okuduktan sonra kedimi getirmemi söyledi. Tüyleri dökülmüs, çelimsiz bir kediydi. Yahya Kemal o zaman bana 'Bu kadar allayip pullayabildigine göre, senden kesin sair olur.' demisti. 16 yasindayken Yeni Mecmua'da 'Servilikler' adli siirim yayinlandi. Bu siir herkes tarafindan begenilmisti. 17 yasinda artik yazdiklarim ciddi ciddi basiliyordu."
Usta sair, ilkokulu Göztepe Tas Mektep'te okudu, ardindan Mekteb-i Sultani'nin hazirlik sinifina yazildi. Ailesinin yasadigi ekonomik sikinti nedeniyle bir yil sonra okuldan alinan Ran, Nisantasi Sultanisi'ne kaydedildi.
Nazim Hikmet, ilk siiri "Feryad-i Vatan"i 11 yasinda kaleme aldi. Denizciler için yazdigi "Bir Bahriyelinin Agzindan" siirinden etkilenen Bahriye Naziri Cemal Pasa'nin destegiyle 1917'de girdigi Heybeliada Bahriye Mektebi'nden 1919'da mezun oldu.
Usta sair, Hamidiye kruvazörüne stajyer güverte subayi olarak atandi ancak 1920'de geçirdigi bir hastalik sebebiyle, 1921'de saglik kurulu karariyla askerlikten çikarildi.
Bu süreçte edebiyatla ilgisini koparmayan Ran, yazdigi siirleri büyük hayranlik duydugu Yahya Kemal'e gösterip, elestirilerini aldi.
"Bir inilti duydum serviliklerde/ Dedim: Burada da aglayan var mi? /Yoksa tek basina bu kuytu yerde, /Eski bir sevgiyi anan rüzgar mi? / Gözlere inerken siyah örtüler / Umardim ki artik ölenler güler / Yoksa hayatinda sevmis ölüler / Hala servilerde agliyorlar mi?" dizelerinden olusan ve Yahya Kemal tarafindan düzenlenen, "Hala Servilerde Agliyorlar mi?" siiri, 1918'de Yeni Mecmua'da yayimlandi.
Nazim Hikmet Ran, 1920'de Alemdar gazetesinin açtigi yarismada birincilik ödülünü kazandi.
İlk dönemlerinde adi "hececi" sairlerle anilan Ran, İstanbul'un isgal altinda oldugu günlerde, vatan sevgisini yansitan coskulu direnis siirleri kaleme aldi.
Usta sair, Milli Mücadele'ye katilmak üzere, 1921'de Faruk Nafiz, Yusuf Ziya ve Vala Nurettin ile Sirkeci'den kalkan Yeni Dünya vapuruna gizlice binerek İnebolu'ya geçti. Bolu'da bir süre ögretmenlik yapan sair, daha sonra Batum üzerinden Moskova'ya giderek, Dogu Emekçileri Komünist Üniversitesinde (KUTV) okudu.
"İstiyorum ki okuyucum bende bütün duygularinin ifadesini bulabilsin"
Usta sair, ne yazdigini anlamasa da Batum'da duydugu Rusça bir siirin seklinden etkilenerek serbest siire ilgi duymaya basladi.
Moskova yolculugu sirasinda yazmaya basladigi "Açlarin Gözbebekleri" siirinde serbest ölçüyü deneyen Ran, yazdigi bazi siirleri 1923'te "Yeni Hayat" ve "Aydinlik" adli dergilere göndererek yayimlatti.
Ran, serbest ölçüde Türk siirinin ilk örneklerini verirken, bir makalesinde sunlari kaleme almisti:
"Kafiyeli, vezinli siir yazilmaz diyenler de kafiyesiz, vezinsiz siir yazilmaz diyenler de dar kafalidir. siir öyle de yazilir, böyle de. Ben simdi bütün sekillerden yararlaniyorum. Halk edebiyati vezninde de yaziyorum, kafiyeli de yaziyorum. Tersini de yapiyorum. En sade konusma diliyle kafiyesiz, vezinsiz siir de yaziyorum. Sevdadan da baristan da inkilaptan da hayattan da ölümden de sevinçten de kederden de umuttan da umutsuzluktan da söz ediyorum. İnsana has her seyin siirime de has olmasini istiyorum. İstiyorum ki okuyucum bende bütün duygularinin ifadesini bulabilsin."
Moskova'dan 1924'te Türkiye'ye dönen Nazim Hikmet, Aydinlik dergisinde yayimlanan siir ve yazilarindan dolayi 15 yil hapsi istenince tekrar Moskova'ya gitti.
Toplumcu bir sanat anlayisini benimsedi
Nazim Hikmet Ran'in ilk siir kitabi "Günesi İçenlerin Türküsü", 1927'de Bakü'de yayimlandi.
Cumhuriyet'in 5. yil dönümü münasebetiyle çikarilan aftan yararlanmak üzere Temmuz 1928'de Türkiye'ye girerken yakalanan Nazim Hikmet, bir süre tutuklu kaldi.
Usta sair, yazi kadrosuna katildigi "Resimli Ay" dergisinde bir yandan siirlerini yayimladi, bir yandan da edebiyatin yerlesmis degerlerine karsi sert çikislar yapti. Kendisini "sosyalist sair" olarak tanimlayan Ran, sanatin amaci konusundaki tartismada "Sanat sanat için degildir." diyerek toplumcu bir anlayisi benimsedigini ifade etti.
İstanbul'da 1929'da basilan "835 Satir" siiri, edebiyat çevrelerinde genis yanki uyandiran Ran, tam anlamiyla klasik de denilemeyecek ama biçimsel bakimdan daha az deneysel bir siir dili gelistirdi.
siirleriyle ilgili açilan pek çok davada beraat eden Ran, 1933'e kadar "gizli örgüt kurmak" suçundan daha sonra ise "orduyu ve donanmayi isyana tesvik" suçundan tutuklandi ve 28 yil 4 ay hapis cezasina mahkum edildi.
"Memleketimden İnsan Manzaralari" eserinde 17 bin misra yazdi
Nazim Hikmet Ran, 1939'da, 17 bin misradan olusan "Memleketimden İnsan Manzaralari" adli eserini yazmaya basladi.
Genel Af Yasasi'ndan yararlanarak, 1950'de serbest kalan saire, Dünya Baris Konseyi tarafindan Picasso, Paui Rubeson, Wanda Jakubuurska ve Pablo Neruda'yla birlikte "Uluslararasi Baris Ödülü" verildi.
Neruda'nin "Nazim'a sahip çikin. Biz onun yaninda sair bile sayilmayiz." dedigi sair Ran, serbest kaldiktan sonra askerlik görevine alinacagini ögrenince, öldürülecegi düsüncesiyle Stalin yönetimindeki Sovyetler Birligi'ne gitti.
Ran, 25 Temmuz 1951'de Bakanlar Kurulunca Türk vatandasligindan çikarildi. Ayni yil sairin oglu Mehmet dünyaya geldi.
Uluslararasi baris kongrelerine katilmasi ve bu dogrultuda mücadele etmesi nedeniyle de eserleri birçok dile çevrilen Ran, dünyada çapinda büyük bir üne ulasti. Pek çok ülkeye seyahat ederek konferanslara katilan ve siirlerini okuyan Nazim Hikmet, 3 Haziran 1963'te kalp yetmezligi sonucu Moskova'da hayatini kaybetti.
"Ölüm Nazim'in ilk ve son uykusu oldu"
Ünlü Fransiz yazar ve düsünür Jean Paul Sartre, Nazim Hikmet'in vefatinin ardindan yaptigi açiklamada su ifadeleri kullanmisti:
"Vefali dost, yigit savasçi, insan düsmanlarinin amansiz düsmani, her yerde insana hizmet etmek ama hiçbir seye kayitsiz kalmak istemiyordu. Bilirdi ki insan yaratilmis bir mahluktur ve asla dünyaya hazir gelmiyor. İnsanin durmadan düsmanla savasarak kendi kendini yaratmasi gerekmektedir. Sözün kisasi, Nazim Hikmet'in dedigi gibi asla uyumamak lazimdir. O asla uyumadi. Önemli olan odur ki, ölüm onun ilk ve son uykusu oldu."
Yazar Yasar Kemal ise kaleme aldigi "En Büyük sairimiz" adli makalesinde "büyük halk ozanlarinin son büyük halkasi" dedigi Nazim Hikmet için "Türk dili var oldukça Nazim Hikmet de var olacaktir." demis, ayrica "Eger Nazim Hikmet gibi büyük bir yol gösterici gelmeseydi, edebiyatimiz bu seviyeye çikamazdi." degerlendirmesinde bulunmustu.
Nazim Hikmet Ran'in dogumunun 100. yili dolayisiyla 2002 yili UNESCO tarafindan "Nazim Yili" ilan edildi.
Novodeviçi Mezarliginda topraga verilen sair, 5 Ocak 2009 tarihli Bakanlar Kurulu karariyla yeniden Türk vatandasligina kabul edildi.
Ran'in "Daglarin Havasi" (Osmanlica), "Günesi İçenlerin Türküsü", "835 Satir", "Sesini Kaybeden sehir", "Benerci Kendini Niçin Öldürdü?", "Taranta Babu'ya Mektuplar" isimli eserleri yasami sirasinda, "Kurtulus Savasi Destani", "Rubailer", "Memleketimden İnsan Manzaralari", "Cezaevinden Memet Fuat'a Mektuplar", "Kemal Tahir'e Mapushaneden Mektuplar", "Kuvayi Milliye", "Sevdali Bulut", "Nazim ile Piraye", "Hikayeler", "Piraye'ye Mektuplar", "Henüz Vakit Varken Gülüm"ün de aralarinda bulundugu çok sayida eseri ise vefatindan sonra yayimlandi.
Eserleri 50'den fazla dile çevrilen sair, cezaevindeyken, İbrahim Sabri ve Mazhar Lütfi takma adlarinin yaninda imzasiz olarak da bazi siirlerini okuyucuyla bulusturdu, 1949'da ise Ahmet Oguz Saruhan adiyla "La Fontaine'den Masallar" isimli kitabini çikartti.
Aksam, Son Posta ve Tan gazetelerinde "Orhan Selim" takma adiyla fikra yazarligi ve basyazarlik yapan Ran'in yine Orhan Selim imzali "İt Ürür Kervan Yürür" adli bir kitabi da bulunuyor.
Oyun yazari da olan Nazim Hikmet'in, "Kafatasi", "Bir Ölü Evi", "Unutulan Adam" ve "Ferhat İle sirin"in de aralarinda bulundugu 22 tiyatro eseri, Türkiye'nin yani sira Rusya, Almanya, Macaristan, Polonya ve Çekoslovakya'da sahnelendi.
Türkiye'de serbest nazimin ilk uygulayicisi olan Nazim Hikmet'in siirleri, Ahmet Kaya, Ruhi Su, Edip Akbayram, Fikret Kizilok, Cem Karaca, Fuat Saka, Zülfü Livaneli ve Yunan besteci Manos Loizos tarafindan seslendirildi.