Aniden üstlerine inen kiliç, bir hamlede ayirdi bedenlerini.
Hemen yaninda çiglik çigliga bagirmaya baslayan disiye bakti. Kizil saçlar savruldu gözünün önünde. Kendi yarasindan fiskiran mavi sivi, bakislarini bulandirdi. Gözleri karardi.
Son bir gayretle kendisini toparlayip, kafasini kaldirdi. Kilici tutan elin kendinden katbekat uzun sahibine bakti. O çok iyi tanidigi sima kayboluyor, gittikçe kararan bir gölgeye dönüsüyordu. Elini uzatip tutunacak bir yer aradi bos yere. Yarasinin üzerine elini kapatti. İnlemelerinin arasinda güçlükle sorabildi aklindaki tek soruyu; “Neden?”,
Sendeleyerek bir adim geri çekildi. Yarasindan yayilan aciya dayanamiyordu. Yüzünü eksitti. Kizil saçlari maviye bulanan disiye bakti tekrar. “Ya o?” diye sordu bu kez. Gölgenin bakislarini fark etti boylarinca yükselmis Nâr alevinin içinde. Arzuyla bakiyordu gölge disiye. Sesi titredi soruyu cevaplarken; “Onun için baska bir hesabim var.” Hemen ardindan toparlanip; “Yaklas!” dedi sertçe.
Gögsünden yükselen itirazlara ragmen karsi koyamadigi gücün sahibine dogru ilerledi. Gölgenin eli yüzüne uzanirken “Hayir!” diye haykirdi. Kaçmayi düsündügü anda yakalandi. Gölge elin basparmagi, alninin ortasina dayanilmaz bir kuvvetle bastirdi. Parmak burnuna dogru agir agir kayarken Nâr karardi. Bilinenler unutuldu. İhanetin adi konuldu