düskünü biri ölmüs,
cennete buyur etmisler.
Cennette her sey güzel,
düzenli, gürültü patirti yok.
Bir süre sonra televizyoncunun cani sikilmis,
"su cehennemi de bir göreyim" demis.
Alip cehenneme götürmüsler,
içeri girer girmez bir de ne görsün...
Bir cümbüstür gidiyor,
eglence girla, sarki, çalgi, oyun, güzel kizlar...
Dünyada günah namina ne varsa,
cehennemde var.
Televizyoncu cennetten vaz geçmis,
rica, minnet, yalvar yakar, kaydini cehenneme aldirmis.
Islemler tamamlaninca,
bir zebani düsmüs önüne: –
Gel benimle, yürü! Içeri girmisler,
tam bir cehennem.
Atesler, alevler, kaynar kazanlarda kaynayan insanlar...
Televizyoncu sasirmis: –
Burasi neresi?! –
Cehennem burasi iste. –
Ya daha önce gördüklerim neydi? –
Reklamlari izlediniz!