Nazım Hikmet Ran, 15 Ocak 1902 yılında Selanik’te dünyaya geldi. Türk şiirinin en önemli isimlerinden birisi olmakla beraber 20. Yüzyılda dünyanın en gözde şairleri arasında gösterilmiştir. Nazım Hikmet, gerek biçim gerekse tema olarak şiirimize büyük bir yenilik getirerek kendisinden sonra gelenleri de etkilemiştir. Kuvayi Milliye, Yatar Bursa Kalesinde, Memleketimden İnsan Manzaraları, 835 Satır, Kurtuluş Savaşı Destanı ve Benerci Kendini Niçin Öldürdü gibi akıllardan silinmeyen eserlere imza atmıştır. Nazım Hikmet aşk şiirleri, alıntıları ve sözleri, ölümünün üzerinden seneler geçmesine rağmen unutulmamıştır.
„NAZIM HİKMET SÖZLERİ, ŞİİRLERİ VE ALINTILARI“
Nazım Hikmet şiirleri kaleme alırken az sayıda uyak kullanmış, uzun dizelerle kısa dizelere aynı anda yer vermiştir. İlk dize dışındaki diğer dizeleri hep küçük harfle başlamıştır. Nazım Hikmet’in özellikle duygu yüklü aşk şiirleri büyük ilgi görmüştür. Politik kimliğiyle de sivrilen usta edebiyatçının kaleminden çıkan Nazım Hikmet şiirleri, sözleri ve alıntıları sizler için derledik. „En güzel, duygusal Nazım Hikmet’in aşk şiirleri ve sözleri ile alıntıları“ için doğru yere geldiniz!
„NAZIM HİKMET SÖZLERİ“
Gitmek sadece bir eylemdir. Unutmak ise kocaman bir eylemdir.
Yitirdim kendimi kendi içimde…
Yalnızlık insanlara çok şey öğretmiştir. Ama sen gitme cahil kalayım.
Bir tanem… Işığım, ekmeğim ve buğdayım. Yani her şeyim…
Ne alemdesin yaşama sevincim benim…
Toprak, sevdiklerimizi aldığı için mi böyle güzel kokar.
Özlemin azı çoğu olmaz. Ağırdır işte!
Ve sana bugüne kadar söylemiş olduğum söz, henüz söylemediğim sözdür.
Arkadaşlık ağaca benzer… Kurudu mu bir daha yeşermez.
İnsan, denizin olmadığı yerde umut adını martı olmalı.
Özlemin azı çoğu olmaz, ağırdır işte.
Cebimde yoktu, yüreğimden verdim.
Gidenin arkasından gelen gideni bulacak mı zannediyorsun?
İçimde mis kokulu kızıl bir gül gibi duruyor zaman.
Ben içeri düştüğümden beri güneşin etrafında on kere döndü dünya.
“O mavi gözlü bir devdi.
Minnacık bir kadın sevdi.
Kadının hayali minnacık bir evdi,
bahçesinde ebruli
hanımeli
açan bir ev.
Bir dev gibi seviyordu dev.
Ve elleri öyle büyük işler için
hazırlanmıştı ki devin,
yapamazdı yapısını,
çalamazdı kapısını
bahçesinde ebruli
hanımeli
açan evin”
Yürekli bir kadının başı, yüreksiz bir erkeğin omzuna ağır gelir!
Ve benim birden bire yüzünü değil, gözünü değil, sesini göresim geldi.
Yalnızlık insana çok şey öğretirmiş. Ama sen gitme, ben cahil kalayım.
Evet. Belki umudum kalmadı geleceğimden; ama asla pişman değilim geçmişimden.
Kelebek misalidir aşk; anlamayana ömrü günlük, anlayana bir ömürlük!
Ne acıdır insanın bildiğini anlatamaması. ‘Ben’ deyip susması, ‘sen’ deyip ağlamaklı kalması…
Kimselere anlatamadım. Kendime bile, ola ki ağzımdan kaçırır, bir daha tutamam seni.
Ne kadar seviyorsun dersen; o kadar işte. Tavanı kadar sokağın ve dibi kadar cehennemin…
NAZIM HİKMET ŞİİRLERİ
„Bence Şimdi Sen De Herkes Gibisin“
Gözlerim gözünde aşkı seçmiyor
Onlardan kalbime sevda geçmiyor
Ben yordum ruhumu biraz da sen yor
Çünkü bence şimdi herkes gibisin
Yolunu beklerken daha dün gece
Kaçıyorum bugün senden gizlice
Kalbime baktım da işte iyice
Anladım ki sen de herkes gibisin
Büsbütün unuttum seni eminim
Maziye karıştı şimdi yeminim
Kalbimde senin için yok bile kinim
Bence sen de şimdi herkes gibisin
„Aşk Mönüsü“
"Sen sabahlar ve şafaklar kadar güzelsin
Sen ülkemin yaz geceleri gibisin
Saadetten haber getiren atlı kapını çaldığında
Beni unutma
Ah! saklı gülüm
Sen hem zor hem güzelsin
Şiirlerimin ılıklığında açılmalısın
Sana burada veriyorum hayata ayrılan buseyi
Sen memleketim kadar güzelsin
„Bir Ayrılış Hikayesi“
Erkek kadına dedi ki:
– Seni seviyorum,
ama nasıl?
avuçlarımda camdan bir parça gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya,
çıldırasıya…
Erkek kadına dedi ki:
– Seni seviyorum,
ama nasıl?
kilometrelerce derin, kilometrelerce dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beşyüz
yüzde hudutsuz kere yüz…
Kadın erkeğe dedi ki:
– Baktım
dudağımla, yüreğimle, kafamla;
severek, korkarak, eğilerek,
dudağına, yüreğine, kafana.
Şimdi ne söylüyorsam
karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana…
Ve artık
biliyorum:
Toprağın
Yüzü güneşli bir ana gibi
En son, en güzel çocuğunu emzirdiğini…
Fakat neyleyim
saçlarım dolanmış
ölmekte olanın parmaklarına
başımı kurtarmam kâbil
değil!
Sen
yürümelisin,
yeni doğan çocuğun
gözlerine bakarak…
Sen
yürümelisin,
beni bırakarak…
Kadın sustu.
SARILDILAR
Bir kitap düştü yere…
Kapandı bir pencere…
AYRILDILAR..
“Biz ince bel, ela göz, sütun bacak için sevmedik güzelim
Gümbür gümbür bir yürek diledik kavgamızda
Ateşin yanında barut, barutun yanında ateş olasın diye!.. .
Rakı sofralarında söylenip, acı tütün çiğnercesine sevdik
Anliyamadilar..